18 Nisan 2016 Pazartesi

Nutri- genetik

Doç. Dr. Korkut Ulucan
Spor Genetiği Uzmanı
Marmara Üniversitesi, DHF, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Bölümü
Üsküdar Üniversitesi, MDBF, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü


Beslenme genetiği nedir, ilgi alanı nelerdir? 

Nütrigenetikte sloganımız, “Ne yersek oyuz.” nedeni şu, bizler, ancak metabolize edebildiğimiz besinlerden faydalanabiliyoruz. Kilomuz, hareket tarzımız, olaylara karşı direncimiz, tepkilerimiz; genler ve genlerimizin içinde bulunduğu çevreyle etkileşimi sonucu ortaya çıkıyor. 20-25 bin arası gen var hücrelerimizde ve bu genler bizlere özelliklerimizi kazandırıyor. Bir hareket tarzına ya da bir hastalığa yatkınlığı belirlediği gibi hangi tarz besinlere nasıl cevap verdiğimizi de genetik yapımız belirliyor. Hücreler ve hücrelerin oluşturduğu dokular beraber cevap veriyor yediklerimize ve çevreden gelen etkilere. İnsan Genom Projesi, insanların genetik yapısının yüzde 99.9 aynı olduğunu gösterdi. Aramızdaki fark binde 1'lik genomik kısım. Bu binde 1'lik fark bizlere asprinin etki edip etmemesini, bir ağrı kesicinin daha hızlı ya da daha yavaş etki etmesini belirliyor. İki kişi aynı miktarda tuz tüketiyor, aynı yağlı yiyecekleri yiyor, ama birinde daha erken yaşta kardiyovasküler sorunlar başlıyor. İşte beslenme genetiği bunları inceliyor. Vücudumuzun hangi besini ne kadar metabolize edip etmediğine karar veriyor. Hangi besinlerin bizlere fayda, hangilerinin zarar verdiğini saptıyor. Yağ herkese aynı oranda zarar vermiyor, kimilerimiz yağ moleküllerini vücudumuzda daha iyi metabolize ediyor. Yurt dışında bu testler sıklıkla yapılıyor. Ülkemizde de bu tip analizleri artık yapabilir durumdayız. Ülkemiz ve bilimimiz adına sevindirici bir gelişme. Hatta 10 yıla kalmadan tamamen hayatımızın içine girecek bu tip analizler. 

Genler bize beslenmemizle ilgili neler anlatıyor? 

Çok basit bir örnek vereyim, D vitaminini. D vitamininin bir kısmını dışarıdan besinlerle alıyoruz, bir kısmını da güneş ışığı karşısında deri hücrelerimiz sentez ediyor. Kolesterol D vitamini metabolizmasında önemli rol üstleniyor, ama metabolizmadaki enzimler herkeste aynı şekilde çalışmıyor. Diyelim sizin vücudunuz ışık karşısında D vitamini yapıyor, kiminde daha fazla olabilir bu sentez, kiminde ise  eşit şekilde oluyor. Sentez edilen vitaminin kana emilimi farklı olabiliyor, veya kanda taşınır formu birbirinden farklı olabiliyor, ya da D vitamininin hücre içinde algılanma hızı kişiden kişiye değişiyor. Bu değişiliklerin sebebi bireylerde metabolizmamızı düzenleyen enzimlerin çalışmalarının farklı olabilmesi. Bu farklılığın sebebi ise bu enzimleri kodlayan genlerde ki farklılıklar, polimorfizmler. Kahve de bir başka örnek. Bazı bireylerde bir kupa kahvede bireyin kafein ihtiyacını karşılamaya yetiyor, başka bir bireyde ise bu ihtiyaç 4 kupa kahvede karşılanıyor. bu farkın nedeni de kafeini metabolize eden enzimlerin, ve onları kodlayan genlerde ki polimorfizmler. Bu genetik farklılıkları artık saptayabiliyoruz. 
Tuz kullanımı zararlı diyoruz. Artık bilimsel verilerle zararları kesin olarak saptandı. Ancak herkese aynı zararı göstermiyor. Yani bazı bireylere etki eden günlük tuz alınımı başka bireyler için o kadar zararlı olmayabilir. Bizim vücudumuzun tuza olan direncini genetik yapımız belirliyor. Biz de nütrigenetik testlerde bu farklılıkları saptıyoruz, analiz ediyoruz.
Herhangi bir vitaminin eksikliğinin vücudumuzda ve dokularımıza verdiği zararları  ya da metabolizmada yaratacağı hastalıkların ortaya çıkması çok uzun süren bir süreçtir. Birikim olur olur olur ve belli bir yaştan sonra yıkıma başlar. Biz bunu erken safhada yakalayabilirsek önlemini baştan alabiliriz. 

Bu testleri kimler talep ediyor? 

Bu tarz testleri bizden klinisyen arkadaşlarımız, herhangi bir hastalığın prognozu için bizden talep ediyor, araştırıyoruz. Bazen de diyetisyenler bizlerden analiz istiyor ve bu analiz sonucuna göre bireyin diyetini düzenliyor. Bizler bu analizleri araştırma projelerinde değerlendiriyoruz, böylece hem bilimsel veri olarak kullanabiliyoruz hem de akademik olarak kullanabiliyoruz. Diyetisyenlerimiz koruyucu hekimlik adına uygun diyet programları oluşturabiliyorlar. Bu analiz sonuçlara göre kimilerine yağdan kısıtlı diyet verebileceği gibi kimilerine de yağdan kısıtlı diyet vermesine gerek olmayabiliyor. 

Klinisyenlere ve diyestisyenlere nasıl yardımcı oluyorsunuz? 

Klinik açıdan genelde testler endokrinoloji bölümünden geliyor. Hormon bozukluğu varsa, bir bireye hormon replasmanı yapılacaksa, genetik nedenin bazı durumlarda bilinmesi, bazı durumlarda da elimine edilmesi gerekiyor. Bu testler sonunda tedavi önerisinde bulunabiliyorlar. Diyetisyenler ise kendisine danışan kişilere bunu öneriyorlar. Kişi kabul ederse bir araştırma projesi şeklinde yapıyoruz. Yaptığımız analizleri diyetisyen arkadaşa gönderiyoruz, onlar bu analize göre diyet programı, veya egzersiz programı önerebiliyorlar. 
Biz bireylerdeki binde 1’lik kısımlarda ki polimorfizmleri saptıyoruz. Bu polimorfik farklılıklar da hücrelerde protein moleküllerinin sentezinde farklılıklara sebep oluyor. Bizim işimiz bu proteinin çalışma biçimine göre “yavaş metabolize edebiliyorsun, hızlı metabolize edebiliyorsun” diyebilmek. Aslında genin tamamını analiz etsek en güzel sonucu buluruz, ama şu an için bu tarz analizler pahalı. O yüzden şu ana kadar saptanmış ve etkileri belirlenmiş genomik bölgeleri analiz ediyoruz ve diyoruz ki, “Bize gönderdiğiniz örnekte, belilenen bölgede şu tip polimorfizm saptanmıştır.” Bizim işimiz burada bitiyor. Zaten diyetisyen veye klinisyenler bu polimorfizmlerin ne işe yaradığını gayet iyi biliyorlar. Daha sonra diyetisyen yayınlara bakarak, “şu varyasyonda yağ kısıtlaması önerilmemektedir” diyorsa yağı kısıtlamıyor.  Konvansiyonel tedavide, diyetisyene gittiğiniz zaman belli ölçümler yapıyor ve örneğin kolesterolünüz yüksekse, düşürmeye karar veriyor. Diyelim ki beş şık var kolesterolü düşürmek için, bazen diyetisyen sonuncu şıkta kolesterolü indirmeyi başarabiliyor. Bazen ilk şıkta başarılı olamayınca bireyler diyetisyenin başarısız olduğunu düşünüp tedaviden vazgeçebiliyor. İşte genetik testler bu beş şıkkı bir ya da iki şıkka düşürüyor. Direkt, nokta atışı! Seçenekleri en minimale indiriyoruz. Olaya yağ metabolizmasından mı başlamalıyız, karbonhidrat metabolizmasından mı? Diyetisyen işe nereden başlayacağını biliyor, analizler giderek kişiselleşiyor.  Bu testi ömür boyu kullanacak. Beş kere diyetisyene gitmekle aynı maliyete gelecek. Önemli olan diyetisyenlerin de klinisyenlerin de bunun farkında olsun. 

Bu söyledikleriniz beslenme ile ilgili kafa karışıklığını büyük oranda gidereceğe benziyor?

Buna devrim demek belki çok iddialı olur ama, bireysel yaşam dediğimiz şey bu. Dünyada yeni bir disiplin doğdu, bireysel tedavi, bireye özel yaşam diyoruz buna. Bu benim teorim; metabolizmamızda vitamin-mineral dengesini çok iyi sağlarsak, hastalanmamaktan ziyade birçok hastalığın semptomlarını giderir hale geleceğiz. 

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey?
Bu test için ille de diyetisyene gitmek, ille kilo fazlanızın ya da azınızın olması gerekmiyor, sağlıklı yaşam isteyen herkesin aslında yaptırması gereken testler bunlar. Bu tarz analizler 10 yıla bile kalmadan hayatımıza girecek, bunlardan kaçış yok. Ve zamanla bu tip analizlerin yararları daha da belirgin olacak. Öyle bir gün gelecek ki, doğumdan hemen sonra alınacak kanla genetik testler yapılacak ve onun sonucuna göre yaşam biçimi, beslenme programı olacak. Doktor hastalığa teşhis koyacak, ilaç yazmayacak, ilacın etken maddesini yazacak; eczacı genetik test sonucumuza bakarak 20 mg ya da 30 mg verecek. Bir de insanlar genetik denince hala korkuyor. Halbuki biz bunun etik raporunu almışız; bu testleri her türlü etik kurallara göre, standardize olmuş laboratuvarlarda, üniversitelerde, araştırma merkezlerinde yapıyoruz. Etik dışı hiçbir uygulama, hiçbir yaklaşım yok. Sonuçları kendisiyle paylaşıyor zaten hekim arkadaşımız. Moleküllerin imhası ya da saklanması dünyada nasılsa Türkiye'de aynı, hiçbir fark yok, olması da mümkün değil. Bu yüzden bu tip analizlerden insanların korkmasına hiç gerek yok.

1 yorum :

  1. Bence bu çığır açan bir gelisme, yani insanın bedenine neyin iyi geldiğini bilmesi ve yaşamını ona göre sürdürmesi mucize gibi bir şey.Bu sayede bir çok hastalığa karşı da önlem alınabilir. Özellikle bu testlerin bebeklere yapılması çok daha mantıklı geldi bana.Yeni jenerasyon bizden çok daha şanslı görünüyor sağlıklı ve uzun yaşam konusunda. En azından bizim gibi hangi besini ne kadar almalıyım, bu bana fayda sağlar mı diye sürekli araştırma yapmak zorunda kalmayacaklar. Hangi hastalığa yatkın olduklarını bilerek daha bilinçli yaşayacaklar. Ayrıca herkese aynı tedavi ve ilaç olayının da bu sayede çözülecek olması çok güzel. Umarım bu yeniliklerden en kısa zamanda ve herkes yararlanabilir.Böylesine önemli bir konuda bu kadar güzel ve ayrıntılı bilgiler verdiğiniz için teşekkürler. Çalışmalarınızda başarılar dilerim

    YanıtlaSil